Gerçek kişiliğimizi ortaya serdiğimiz en savunmasız, en gerçek hallerimiz değil mi şu geceler; eğlenmelik geceler…
Annelerin güzel ve zayıf çocukları ya da kendine güvenen, sevimli ve gerçekten eğlenmeyi bilen ya da bilmeyen insanları…
Makyajı akmış gözleri kayarken, eller kollar savruk, darmadağınık. Kime değerse sarılıp gidiyor gencecik kız. Güçlü bir kucağa kendini bırakmaya gelmiş…
Diğeri, nereye koyacağını bilemediği elleri cebinde kızları izlerken, olduğu yerde sallanıp kalıyor bütün gece… Ve sonunda alıp birini gidiyor; yalnızlığından kaçmaya gelmiş…
Bir diğeri dudakları büzülmüş, özçekim yaparken kendinden geçmiş…
Kimisi tedirgin, kendisine bakan birileri var mı edasıyla saçlarını düzeltiyor; güvensizliğini perçinlemeye gelmiş…
Ve ne kadar kişiyle beraber olabilirse, “o kadar erkek” ya da “o kadar kadın” olacağı inancı ile yaşayanlarla dolu bir keşmekeşte; sözde eğlenceye gelinmiş…
Eğlenmeye gelinen itibarlı iş adamı: “Nolur bu gece bende kal, sana dokunmayacağım lütfen yanlış anlama” diyerek yalvarıyor.
Ne dersiniz? Kendini ne yapmaya gelmiş?
Gibi… Zayıf… Güvensiz…
Anne!
Çocuğunun insanlarla iletişimini izle, ilgilen, önemse!
Emek ver, güven dolu, sevgi dolu, kendini seven çocuklar yetiştir!
Sarıl…
Anlamaya çalış, yardım et, yanında ol, kalbinde ol… Ol ki, bilmedikleri insanlara sarılarak rahatlayacaklarını zannetmeye devam etmesinler.
Kendilerini bulmalarına yardımcı ol…
Ol ki, gecenin karanlığında başkalarında kendilerini iyice kaybetmesinler!
Bunun için çaba gösteren kalbinden, çocuklarının elini tutan ellerinden öperim.
Bir gece kulübünden…
Sevgilerimle,
Selma Büyükdağ
Yazının her hakkı saklıdır.