Kaç yaşındayız?
Kaç yaşında mıyız?
Hepimiz farklı yaşlarda, aynı sınav ve güzelliklerden geçerken bunun ne önemi vardı?
Sevdik, sevildik, ayrıldık, boşandık, sevgili olduk, evlendik.
Birinin gülümseyişini, bir diğerinin kalbinin güzelliğini veya bize olan sevgisini, birinin olgunluğunu, bize benziyor oluşunu sevdik…
Bazen olmadı!
Biri bizi anlamadı; farklıydı, bir diğeri ümit verip bıraktı veya zamanı geldi ve ilişki sonlandırıldı.
Artık sevgimizi kalbimizin birkaç adım ötesine, belleğimizin sakladığı izler üzerine sessizce örtebiliriz belli belirsiz…
Kalp acısından ölmedik değil mi? Hayır, ölmedik!
‘Ya bu sefer dayanmazsa bu kalp bu yorgunluğa’ dedik; yo hayır, iyileştirdik kendimizi ve ayağa kalkıp yolumuza ağlaya zırlaya, güle oynaya devam ettik.
Yalnız kaldık, anlaşılmadık, belki aldatıldık…
Unutamam deyip, zamanla öyle güzel unuttuk ki!
Tam inancımızı yitirdik derken; kendimizi bir bakışa, bir sohbete, bir duruşu yeniden vurulurken bulduk.
Yıllandı sevgimiz…
Yanımızdaydı ‘işte bu’ dediğimiz. Çoluk çocuğa karıştı kimimiz.
Zorluklara rağmen, onların yanımızda oluşunu sevdik.
Gözyaşlarımızda boğularak ve keyifle, mutluluktan havalara uçarak sevdik.
Bazen kimse olmadı…
‘Varsın olmasın, napalım’ dedik. Başımızı kaldırıp gökyüzünde uçuşan kuşları sevdik.
İçimizde bu sonsuz sevgi varken, sevmeyi reddedenlere inat, biz hep sevmeye devam ettik ve biz hep sevmeye devam edecektik.
Kâh bir adamı kâh bir kadını.
Olmadı mı?
O zaman gökyüzünde uçuşan kuşları…
Şimdi kaç yaşında mıyız?
Hepimiz farklı yaşlarda, aynı sınav ve güzelliklerden geçerken, bunun ne önemi vardı?
Ve söyler misiniz, bu hayatta sonsuza kadar devam eden ne vardı?
Sevgilerimle,
Selma Büyükdağ
Yazının her hakkı saklıdır.