Cesaret ve korku; kaosa girmiş bir kişi, iki arkadaş gibi söylenip dururmuş.
Cesaret: Gözlerin muamma bir kaygıda boğulmuş.
Korku: Farkındayım. Geçmiş, belleğimde alelade bir tehlike hissiyle beni hipnotize edip durmuş.
Cesaret: Bir ses ruhuna sürekli üzüntü fısıldıyormuş.
Korku: Çünkü yiğitliğin ve yürekliliğin unutulmuş.
Cesaret: Bu bir muhatara! Solunumun mazideki esintilerde hızlanırken alt üst olmuş.
Korku: Benzim sarı, ağzım kupkuru olmuş. Eskiler, istediğim her yeniliğe ‘Bu ne cüret!’ diyormuş.
Cesaret: Çünkü kötülük gelme ihtimali sende gizli bir coşku olmuş. Kalbin acıyla çevrili bir karmaşıklığa atıyormuş.
Korku: Sıhhati bozuk beynimin girift labirentleri bir karınca yuvası gibi ve bazı izleri çıkarıp atamıyormuş.
Cesaret: Kendini vücudunda gösteren karmaşık duyguların zihninde tutuşmuş; cesaret özünde bulunurmuş.
Korku: Beyinde kaydedilenler, güzelliği sonsuzluğa uyutmuş. Zaman, ‘Yapma!’ diye bir şarkı tutturmuş.
Cesaret: Bırak matemi! Kalbini dinleyen, varlığın yalanlarından kurtulurmuş.
Korku: Yeri unutulmuş! Atılganlıkla olan tüm bağlarım kopmuş.
Cesaret: İnsan sana kendisini bırakırken sadece eleştirilerin duyulurmuş.
Korku: Sesim karşıma çıkanlarda…
Cesaret: Her gördüğün senin bir yüzün. Başını göğsüne yasla ve dinlediklerini uygula.
Korku: O, barış ve sev der. Benim için sevgi, ‘Kaybetme ihtimalim var.’ der, inancımsa basit bir kader!
Cesaret: O; sana tesir eden, korktuğunu düşündüğün her şey ve herkes ‘Senin beyninde ürettiklerin.’ der.
Korku: Hissettiğim nefret ve tedirginliğim için senden özür dilerim.
Cesaret: Ben kendinden sakındığın benliğindeyim. Kapa gözlerini ve ne istiyorsan onu yap şimdi!
…
Ve her iki kelimenin cümlelerinde birbirlerinin anlamları gizliydi.
Lütfen şimdi başa dönüp sahip olmak istediğin cesaret karşısında, korkuymuş gibi okur musun bir kere daha beni?
Fotoğraf: Eskikaraağaç Köyü, Bursa
Sevgilerimle,
Selma Büyükdağ
Yazının her hakktı saklyıdır.
cesaret ve korku arasındak bağı çok güzel anlatmışsınız kaleminize sağlık
BeğenLiked by 1 kişi