Artık yok, gitti!
Sevdiğimi bir daha görmek yok, dokunmak yok, hissetmek yok, işitmek yok! Her an gözlerimde silüeti, beni hatırla der gibi.
Görücü usulüydü bizimkisi. Buraların kaderidir ilk bakışta sevgi!
Seni toprağa verdiğim gün öksüz kaldım, evlatlarım ve kana bulanmış memleketim gibi.
1970’lerdi. Bir vatan inledi!
Düşüncelerin değiştiği zihinlerde savaş ilan edilmişti. Kardeşi kardeşe vurdurdukları bir cehenneme çevirmişlerdi memleketi!
Kars’ın sokakları sisli…
Okul yollarında evladımıza saldıracaklar korkusuyla, kolumun altına sakladığım balta ve sımsıkı tuttuğum elleri.
1970’ler, bedeni donmuş memleketimin karla yağan feryadı idi.
Evimizi çevrelediğim zırhın ardındaki silah sesleri. Ah yalnızlığıma alışmakla korkmak arasında kalan gözlerim.
Gözlerimi delen gözlerine, kalbimden geçen kalbine sarılıyorum şimdi.
Hava da buz gibi! Çocuklarımı ısıtıyorum. Bir yorgan ve onları korumak için kolumun altına sakladığım baltayım şimdi.
Bugün çocuklarım okulun kapısından yine içeri giremedi.
Korkuyorum…
Kızlarımız kaçırılacak belki! Çocuklarıma aş ve üstlerine entari gibi, her gün yeniden doğuruyordum kendimi.
Öyle bir alın teri ki; kâh bir baba, kâh onlara sığınak gibi.
İnsanlığın kurşun sıkılmış dürüstlüğünde aş bulmak o kadar zordu ki!
Eşarbıma yüklenmiş namusum gibi çaresizdi fakirliğin sesi!
Açlıktan nutkum tutulurken, pencereden gece düşerdi. Çatışma sesiyle cesarete yatıp, cesarete kalkar gibi.
Mutluluk oyunuyla oynatırken evlatlarımı, çığlıklarda kaybolan gülüşleriyle avunup, sevgilerinden doğuyordum.
Gözlerimin içine bakıyorlar şimdi, tıpkı sen gibi! Ve bir de ürkekler, savaşa düşmüş gibi…
Bu bir can hikâyesi!
Birbirini öldürürken ne acıydı gençlerin çehresi! İntikam zehri ve bilumum sevgi birbirine girmişti.
Savaş neydi?
Denmeli ki; her şey bir oyundan ibaretti.
Savaş neydi?
Sorularına yanıt verememekti.
Kaçırılmaya ve öldürülmeye göz dikilmiş evlatlarım!
Kapısından içeri giremedikleri ve kaç kez ölümden döndükleri okullarından ayırmak zorunda kaldığım. Beyinleri, yürekleri zehirlenmişlerden sakınmaya çalıştıklarım.
Memleketimden kaçmak zorunda kalan, yıllarca yüzlerini göremediğim oğullarım ve kaçırılacak korkusuyla genç yaşta evlendirdiğim kızlarım.
Okuyamadılar! Onlara kanat olamadım!
Ah benim mecbur kaldığım insafsızlığım! Yoksa ben size kıyar mıydım!
Ben nasıl bir yerde, yanlış bir zamanda kalmışım!
Ve vadem dolmuş, sana geliyorum artık… Gözü gözümde, sesi kulağımda, kalbi kalbimde kalan diğer yarım.
Tek tesellim, geceler pencerenizden akarken, kalbinizde duran kalbimdir evlatlarım.
Yarattıkları cehennemde, kolumun altında bir balta ve kapımızda her gece ördüğüm zırhla…
Ellerinizi bir başkasının eline tutuştururken dualarımdı size emanet bıraktığım.
Ve bir de yüreğim darmadağın!
Beni affedin evlatlarım.
Ben sevdiğini toprağa, evlatlarını sağa sola emanet bırakmaya zorlamış bir dönemin kurbanıyım.
Ve yanlış yerde, yanlış zamanda yaşanmışlığın bir sağa bir sola çaresiz dağılışıyım!
Beni affedin evlatlarım…
…..
Anneannemin sesi olmaya çalıştım. Sesi olsun o dönemi yaşamış tüm insanların.
Sevgilerimle,
Selma Büyükdağ
Yazının her hakkı saklıdır.
Bayıldım içim burkuldu yüreğinize sağlık o günler mi şimdiki mi bilemedim
BeğenLiked by 1 kişi
Daha içten bir şekilde anlatılamazdı kaleminize sağlık
BeğenLiked by 1 kişi