Her Yerde Adalet Esiyor

Şaşkın ruhun ve esen sert rüzgârla birlikte, aleni bir sırra doğru arabayı park edersin.

İlk binaya girer ve ilk gördüğün görevliye: “Biz ilk kez geliyoruz, görüş için ne yapmamız gerekir?” diye sorarken, “Kayıt yaptırın. Yakınınıza para yatırmak ve kıyafetlerini vermek için sıraya ve sonrasında içeri gireceksiniz.” yanıtıyla ellerde poşet ve dondurucu rüzgârla birlikte sıraya girer, ilerlersin.

Hava buz!

Çoluk çocuk, eş ve kapalı görüş…

Götürdüğün bazı eşyalar sana geri verilir. “Bunlar yasak. İçeride her şey satılıyor.” denir.
Bir arama, bir tarama ve bir arama daha…

Güvenlik için son sırada beklerken, yakın gördüğün birine: “Siz kime geldiniz?” diye sorar, “Kocama geldim. Bu arama hafif kalır, haftaya açık görüşte aramalar daha da sıkıdır. Yakınınla karşılıklı oturur ve yanına bile geçemezsin.” yanıtını acemiliğine işleyerek görüş binasına ilerlersin.

İşte tam o boşlukta yankılanan köpek sesleri, kemiklerine işlemiş bir avuntunun ruhuna vuruşudur birebir!

Salonda, “Koğuşlar kırk kişilik ve her koğuş için ayrı bir görüş odası var.” denir.

Uzun süredir görmedin, ne yer ne içer? Kitap okumak ister. İçeriye kitap girer mi?” diye düşünürsün beklerken.

Çünkü daha habersizsindir her şeyden…

Duvarda açık bir camdan boşluğa bakarak mahkumların geldikleri yeri görebilirsin.

Camın önünde babasının gelişini izlesin diye evladını cama çıkarmış bir anne görür, üzülür ve kendi kendine: “Sanki sen de aynı şeyi yaşamıyor musun!” diyebilirsin.

Biz babamızı bekleriz ve onlar kocalarını…

Suçsuzdur baban ve suçsuzdur bir dünya insan.

Suçu olmayanlar hangi suçu işleyenlerle beraber kalıyor?

Kim bilir daha kimlerin suçsuzlukları ispatlanana kadar canları sancıyor!

Gelmeye başlarlar. O kalabalığın içerisinde, koğuşta nasıl insanlarla birlikte diye tek tek içeriden gelenlerin yüzünü incelersin.

İnsan ailesinin yanında ne kadar suçlu görünebilir? Bir insanın ne suç işlediği nasıl görülebilir!

Tüm cam bölmelere hızla bakarsın, baban çaresiz boşluğa bakakalmasın.

“Görünce nasıl hissedeceğim? Soğukkanlı olmalıyım. Umarım hemen kurtulabilir.” diye düşünürken o görünür.

İşte geldi!

İyi görünmeye çalışır, iyi görünmeye çalışırsın.

Camın ardında çökmüş ama dimdik duruşuyla, elinde bir telefon: “Merak etmeyin ben rahatım, her şey düzelecek.” derken bedeni ayrı dili ayrı titrer. O an beynin tükenirken, dilin “Bir ihtiyacın var mı?” der.

Herkes camın ardında bir değişik gülümser.

Çok uzun konuşamaz, çok da uzun konuşamazsın. Telefonlar dinlenirken vakur sesin, gücünün önünde diz çöker.
‘Suçsuzlukları ispatlanacak güne kadar içeride kalacaklar’ gerçeğine arkanı dönüp giderken, esen rüzgâr iliklerine işler.

“Adalet mülkün temelidir.” cümlesi kulağında çınlarken, “doğruluk, hak ve hukuk” kelimeleri dilinde inler.

“Adalet” kalbini deler geçer.

Sana masum olan, bir başkasına göre suçlu olduğunda demir parmaklıklar ellerini boğar.

Bu anın anlamına güzel bir kılıf bulmalısın, aksi halde bu muzdarip doğruluğa dayanamazsın.

Reddettiğin bu aleni sır, gölgenden geçip dudağından denize sızar aydınlıktan sökün ederken firar.

Fotoğraf: Gümüşlük, Bodrum

Sevgilerimle,
Selma Büyükdağ

Yazının her hakkı saklıdır.

Yorum bırakın